RÖPORTAJ: SEVAL AKBULAK
FOTOĞRAFLAR: FIRAT MERİÇ
FOTOĞRAFÇI ASİSTANI: MÜÇTEBA CİHAN
STYLING: DERİN MERMERCİ
SAÇ: ALİ YILANCI
MAKYAJ: SERKAN PARMAKSIZOĞLU
Sizi tanımlayan pek çok kelime var; stil ikonu, tasarımcı, hayvan dostu…
Tasarım ve moda yolculuğunuz nasıl
başladı?
Daha çocukken girdiğim ortamlarda “bakın kim geldi” diye insanların birbirini dürttüğünü hatırlıyorum… O zamanlar dahi kendime has bir stilim vardı. Stil bir duruştur; taşıyabilmek için haddinizi bilmeniz lazım. Bu duruşu temsil eden fiziksel özellikler ve karakter ise ayrılmaz bir bütün. Kendine yakışanı bildiğin sürece sorun yok. DM Stil markasının yolculuğu; zevklerimi, birikimlerimi paylaşma düşüncesiyle başladı. Kurulduğu tarihten itibaren yalın, zarif, zamansız, cool bir yaşam tarzını insanlara sunarak fikir veriyor. Tamamen organik büyüyen takipçi kitlem ile her zaman samimiyetle bir araya geliyor; dünyamdaki renkleri, stilleri, ilgimi çeken haberleri ve yaptığım iş birliklerini paylaşıyorum. Bir nevi benim aynam görevi görüyor.
DM Stil 3 kelime etrafında
tanımlanıyor: Moda, Güzellik ve
Yaşam. Modada, güzellikte ve
yaşamda sizin için vazgeçilmez
şeyler neler?
Kendin gibi olmak, kendin gibi olurken sana yakışanı seçip girdiğin her ortamda parlayabilmek çok önemli. “Rock and Roll” bir ruhum olsa da inci küpelerimle hemen Grace Kelly asaletine sahip olabilirim. Çok düşünmeden, içimden geldiği gibi hızlıca hazırlanıp evden çıkıyorum.
Bir koleksiyonun sizin için olmazsa olmazları?
Benim için denim pantolon, beyaz gömlek ve deri ceket bir koleksiyonun olmazsa olmaz parçalarındandır.
Son dönemde moda dünyasında en çok konuşulan konulardan biri sürdürülebilirlik. Trend yorumcuları, lokal üreticilerin ve zanaatkarların sürdürülebilir moda için önemli bir katalizör olduğunu söylüyor. Siz bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunu ?
Sadece modada değil her alanda sürdürülebilir ürünlere yönelmek artık bir tercih değil, bir gereklilik haline gelmeli Türkiye’de. Hem lokal hem de global markalar doğayı, çalışanlarını ve toplumu koruyan üretimler yapmak zorunda. Özellikle son yıllarda lokal üreticilere olan talebin arttığını gözlemliyorum. Henüz yolun başında olsak da sürdürülebilirliğin kavram olarak bile ajandamıza girmesi ümit verici. Bardağa her zaman dolu tarafından bakan biri olarak, zararın neresinden dönersek kardır diye düşünüyorum. Bu süreçte bizlere düşen ise bu tip marka ve üreticileri desteklemek.
Gardırobunuzun en favori beş parçasında bu sezon neler var? Bir parçayı zamansız kılan nedir?
Bu çekimde gördüğünüz tüm parçalar…
”KENDİN GİBİ OLMAK, KENDİN GİBİ OLURKEN SANA YAKISANI SECİP, GİRDİĞİN HER ORTAMDA PARLAYABİLMEK COK ÖNEMLİ. ‘ROCK AND ROLL’ BİR RUHUM OLSA DA İNCİ KÜPELERİMLE HEMEN GRACE KELLY ASALETİNE SAHİP OLABİLİRİM.”
Sizce tasarımda yaratıcılık mı, farklılık ve özgünlük mü yoksa kullanılabilirlik mi önemli?
İlk sırada kullanılabilirlik, sonra özgürlük ve farklılık, üçüncü sırada ise yaratıcılık geliyor.
Anti-moda yaklaşımının ve sezonsuz tasarımların içinde bulunduğumuz dönemde daha da önem kazanmasını bekliyor musunuz?
Modayı hiç takip etmedim. Dolayısıyla bu anlayış bana çok yakın. Şansına, aldığım bir parça popüler olduysa da genelde dolaba kaldırıp ileride başka bir şeyle kombin etmeyi tercih ediyorum. Sadece giyim konusunda değil, her konuda böyle; sıradanlık bana göre değil. Herkes kendi isminin enerjisini taşıyor. Mesela benim adım Berrak Derin Mermerci; her zaman şeffaf bir kızım… Ve her türlü duyguyu çok derin ve hissederek yaşıyorum.
Eğer tasarımlarınız tiyatro ve müzikal gibi sahne prodüksiyonlarında veya bir sinema filminde kullanılacak olsaydı, tercihiniz hangi filmden yana olurdu?
İlk tercihim Jesse Armstrong tarafından
yaratılan, hiciv ve dram tarzındaki Amerikan televizyon dizisi “Succession” olurdu. Duruşuyla, fikirleriyle, akılcı ve güçlü kadın temsilleriyle son derece başarılı. Ve bu duruşu ifade eden maskülen görünümler, dizinin başarısını daha da artırıyor. İkinci tercihim ise Darren Star imzalı yeni Amerikan komedi-drama dizisi “Emily in Paris”. Kendi stilime çok yakın hissettiğim kombinler var. Emily de yine metropolde yaşayan dinamik, renkli bir kadın. Her ikisinin ortak tarafı ise büründükleri karakterleri tanımlayan görünüşleri.
Dünyadaki pek çok yeri gezmiş bir insan olarak, stilinize en yakın hissettiğiniz şehir hangisi ve neden?
New York. Hem dinamiği çok yüksek hem de tek başına olana da iyi davranan bir şehir. Seni harekete zorluyor. İnsan doğumundan ölümüne kadar hayatta kalma mücadelesi veriyor ve New York sana bu gerçeği hep hatırlatıyor. Adapte olabildiğin sürece varsın. Bu dinamizm de stilinize yansıyor.
İleride bir koleksiyonunu ben tasarlamak isterim dediğiniz marka hangisi? Bu bir kişi olsaydı kimin için bir koleksiyon tasarlamak isterdiniz?
Emeğe saygım sonsuz ama kimse için ya da herhangi bir marka için böyle bir isteğim yok. Herkesin yolu açık olsun.
Sokak hayvanlarını sahiplendirmek için ciddi çaba harcıyorsunuz.
Hayvanlar için de daha adil bir dünya mümkün mü? İlk neyi değiştirmeliyiz?
Açıkçası mümkün mü bilmiyorum… Her gün gördüğüm onlarca kötü fotoğraf ve videodan sonra daha fazla karamsarlığa kapılsam da pes etmiyorum. Bir can bir candır çünkü. Hayvanlar için daha adil bir dünyayı mümkün kılmak adına bana bir yetki verilseydi, ilk olarak sokak hayvanlarının kısırlaştırılması konusunda acil eylem planı başlatırdım. Bir de insanlığın diğer canlılara olan yaklaşımını değiştirebilecek ve merhamet dağıtacak sihirli değneğim olsun isterdim.
”NEW YORK HEM DİNAMİĞİ COK YÜKSEK HEM DE TEK BASINA OLANA DAHİ İYİ DAVRANAN BİR SEHİR. SENİ HAREKETE ZORLUYOR.”
Sosyal medyada çeşitli belediyelerle yaptığınız iş birliklerini takip ettik. Süreç nasıl ilerledi?
Baktım ki tek başıma barınaklara giremiyorum, birkaç dostumun yardımıyla belediyelere ulaştım. Yapıcı bir şekilde barınaklardaki vahim ortamları anlattıktan sonra gereken çözüme ulaştık. Elini taşın altına gerçekten koyarsan sonuç alıyorsun. Buradaki en önemli şey, yıkıcı değil, yapıcı olmaktan geçiyor.
Bir vakıf kurmayı ya da böyle bir harekete ön ayak olmayı düşünüyor musunuz?
Benim gibi gerçekten bu işe gönül veren birkaç kişiyle küçük bir oluşum neden olmasın ama bir vakıf gibi değil.
Derin Mermerci markasını birkaç kelimeyle nasıl özetlersiniz?
Gözüktüğü gibi olan, olduğu gibi gözüken. Sanat ve tasarım çerçevesinden yetenek kavramını incelesek…
Yeteneğin sonradan kazanıldığını düşünüyor musunuz?
Teknik açıdan kendini tabii ki geliştirebilirsin ama yeteneğin doğuştan geldiğine inanıyorum.
Zamanımız görme, görülme, takip etme, takip edilme, kısaca “şeffaf” olma halini teşvik ediyor. Sosyal medya da bunun en güçlü sağlayıcısı. Bu bağlamda sosyal medyada en son keşfettiğiniz yetenek?
Sosyal medyada bir yetenek keşfedebileceğime pek inanmıyorum. Hatta sosyal medyanın çok şeffaf bir mecra olduğunu da düşünmüyorum.
Biraz stres insanı uyarır, hazır ola geçirir, hem bellek hem davranışlar için kontrol mekanizmasını ele alır, bu sayede durumu yönetmemizi sağlar… Sizin bir krizle baş etme yönteminiz nedir?
Kriz anında sakin, soğukkanlı, yapıcı, alttan alan ve mantığıyla hareket eden biriyim. Bir krizin büyümesine izin vermeyecek kadar da kaostan uzak durmaya çalışırım.
Uzun süredir üreten bir insansınız. Bu süre zarfında benim için dönüm noktası dediğiniz bir an oldu mu?
DM Stil ekibi oluştuktan çok kısa bir süre sonra gerçekleşen ilk marka iş birliği sanırım. Bir yıl bile dolmadan DM Stil logolu nefis bir koleksiyon görmek çok mutluluk vericiydi.
Dijital ile fizikselin birbirinin içine geçtiği şu günlerde sizin için hangisi ağır basıyor?
Bir kitabı elleyerek, koklayarak, not alarak ve satırların altını çizerek okumaktan asla vazgeçemem. Sinemaya, mesela, neredeyse hiç gitmiyorum. Bir şeyler izlemek istediğimde dijital mecraları tercih ediyorum.
Hem klasiklerden hem de modern sanatçılardan en sevdiğiniz isimler?
Rembrandt, Modigliani, Bernard Buffet, Raoul Dufy, Kess van Dongen, Fahrelnissa Zeid, Gustav Klimt, Neş’e Erdok ve Fikret Mualla en sevdiğim sanatçılardan yalnızca birkaçı.
Dünyadaki hangi tablo sizin olsun isterdiniz?
20. yüzyıl başının egzantrik sanatçısı Gustav Klimt’in “Öpücük” adlı tablosu benim olsun isterdim.
İki kız kardeş ile büyümek hayatınıza neler katıyor?
Sevginin anlamını ve dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu…
Anne olunca hayatınızda en çok ne değişti?
Hayatım, önceliklerim ve korkularım değişti.