DM Sohbet: Tansa Mermerci Ekşioğlu Bölüm 1

SOHBET

Tansa Mermerci Ekşioğlu 1.Bölüm

Öncelikle Tansa’cım çok teşekkürler. Bizi evinde ağırladığın için. Ben ilk önce Spot’tan başlamak istiyorum. Spot nedir, nasıl kuruldu? Ben şahsen çok sanattan anlamıyorum ama, hakikaten anladığına inandığım ve bildiğim bir insan var karşımda, izleyiciler de senden öğrensin istiyorum.

Spot aslında, sanatı sevdirmek için kurulmuş bir organizasyon. Herkesin sanata yakınlaşmasına fayda sağlayacak ve yakınlaştırmak için çeşitli programlar öneren, bunların bir kısmını seminerlerle, bir kısmını üyelik sistemiyle yapan bir platform. Ben bunu iki ortakla birlikte kurdum. 2011 senesinde İspanyol ortağımız Laura Carderera ve küratör ortağım Zeynep Öz’le birlikte bu insiyatifin kurucusu oldum. Maksat, Türkiye’de olmayan bir işi doldurmaktı. Bu bağlamda, eğitim programlarıyla başladık, seminerler düzenledik. Özellikle güncel sanat üstüne eğildik. Çünkü güncel sanat, kendini ilk bakışta ele veren bir mecra değil, dolayısıyla bunu daha iyi anlatabilmek için efor sarf ettik. Daha sonra kültür ve sanat alanında işler bir organizasyon oldu. Seminerlerin üstüne üyelik programları ve paketleri katıldı. Onların üstüne, gelirlerle bir sanatçı üretim fonu organizasyonu oldu. Dolayısıyla, Spot kendi içinde bir döngü… Bir taraftan seminerler, üyelik programları, çocuklar ve kurumlar için programlar organize ediyoruz. Diğer taraftan da gelen gelirlerle üretim fonu yaratıyoruz. Bu üretim fonuyla da ortağım Zeynep Öz’le genç ve Türkiyeli sanatçılara üretim desteği veriyoruz.

Peki şimdiye kadar kaç seminer verildi, kaç öğrenciniz oldu? Gelen öğrencilerin Spot’tan aldığı öğretiler ve sana geri dönüşü nasıl oldu?

Bugüne kadar, 335 kişiye seminer vermişiz. 260 kişi de bizim eğitmenimiz olmuş. Bu seminerler ve üyelik programlarına gelip, görüştüğümüz, danıştığımız veya diyalog kurduğumuz insanlar olmuş. Eminim bundan herkesin bir çıktısı oldu ki, bir çok üyemiz, bir çok seminer katılımcımız geri dönüyor. Sanırım bir yerde, olmayan bir şeyin içini doldurduk. Önemli olan Türkiye için bir şey yapmaktı. Bir sosyal proje… Hepimiz bu işe, ortaklarım ve ben tutkuyla bağlandık. Maksat bir çok insanı bu alana çekmekti, sanıyorum becerdik.

Peki sen sanata çok gönül koymuş bir kızsın. Mesela birlikte gittiğimiz bir çok Art Fair var. Ben yarım saatin sonrasında dışarı çıkıp, seni saatlerce dışarıda bekleyebiliyorum. Sense saatlerini geçirip, her resimle ilgili, her heykelle ilgili, her sanatçıyla ilgili bilgiler ediniyorsun. Yani bu bir coşku, bir istek… Bunu başka türlü yapamazsın zaten. Sen nasıl bu kadar sanata yöneldin? Çağdaş sanat özellikle senin hayatının bir parçası. Nasıl gelişti bütün bunlar?

Biliyorsun, biz koleksiyoner bir anne ve babanın evinde büyüdük. Dolayısıyla gözümüz bir şekilde eğitildi. Sonrasında hakikaten bu sektörün içine düşmüş olmam sürpriz ve yanlışlıkla diyelim. Ama çok da yanlış değil, çünkü çok da doğru olduğum bir yerdeyim. Sanatla besleniyorum, sanatçılarla besleniyorum. Ama öncelikle sanat merakım, eski evimden bu eve taşınma fikrimin olduğu dönemde, toplamaya çalıştığım dönem mobilyalarıyla başladı. Bir yerde fark ettim ki artık, anne ve babamın topladığı işlerle çok da ilgili değilim. Beni farklı bir şey çağırıyor, o da günümün sanatı ve günümüzün sanatçıları. Ben bunları öğrenmek istedim. Öğreneceğim hiçbir kurum, kuruluş, Spot gibi bir üyelik merkezi olmadığı için, bir küratörle özel ders alarak bu konuya başladım.

 

Ben hala anlamıyorum güncel sanat nedir? Ben eminim benim gibi anlamayan çok insan var. Ben bir eseri alırken tamamen görsel olarak alıyorum. Duvara koyup karşısında oturduğumda keyif veriyorsa alıyorum. Keyif vermezse ve bana bir şey ifade etmezse zaten evime koymayı doğru bulmuyorum. Fakat güncel sanatta her gün yeni bir boyut açılıyor. Sen güncel sanatı bize nasıl tarif edebilirsin?

Tabii bunun derslerini yapıyoruz biz. Ben bir profesör ya da eğitmen değilim ama kendi yaşadıklarımdan aktarayım. Güncel sanat kafada yaşanan bir sanat, bu evde de görebileceğin gibi estetikten çok uzak. Somut anlamda görmediğin, kavramsal, düşünce bazlı bir sanat. Yani düşünceyi resmediyor. Yani bir düşünce sanatı aslında. Benim için güncel sanatın açıklaması bu. Annem de bu eve çok kez geldi ve senin aldığın sanatı anlamıyorum dedi.

Tabii jenerasyon farkı da var, algıda seçicilik de var.

Doğru çünkü hep kendini anlatsın istiyor. Güncel sanat kendini deşifre etmeyen, ilk bakışta özellikle, hep bir anlatı peşinde koşan… Bu politik olabilir, ruhani olabilir, cinsel meseleler konusunda olabilir, bir çok konuda olabilir. Hep arkasında, sanatçısından, küratöründen, galerisinden, galeri direktöründen anlatı bekleyen ve anlatılması icap eden bir sanat mecrası diyebiliriz.

Burada bir sürü eser var tabii. Bir noktada senin ağzından dinlemek istiyorum. Mesela bu ayakkabılar… Kim bunun sanatçısı? Niçin bu ayakkabılarla ilgili bu heykelleri yapmış? Güncel sanat sorgulatan bir sanat, hakikaten merak ediyorum, yani durduk yere jiletlerden bu metal ayakkabıyı yapmış, ya da bu üst üste duran halıların anlamı nedir? Benim anladığım mesela bundan, kediler bayılıyorlar bunlara çünkü tırnaklarını törpülüyorlar.

Bazı şeylerin de kültürel manası oluyor, yani aslında ben bir dönemi sonradan fark ettim. Bir koleksiyon yapmak aslında çok büyük paraları gerektirmiyor, bir çok insan bu işi becerebilir. Bir çok insana tavsiye edebileceğim okumalar veya videolar var.

Senin hepimize tavsiye ettiğin ve çok etkilendiğimiz bir video vardır hatta, onu da söylersen…

Evet Vogel çifti… Biri kütüphanede çalışır, diğeri, postanede memurdur. Birinin maaşıyla sanat alırlar, birinin maaşıyla da geçinirler. Amerika’nın altı, yedi tane müzesine, 3000 – 4000 bağışlanmış işleri var. Vogel çifti çok özel insanlar… Dolayısıyla koleksiyonerlik parayla değil, sanatseverlikle, tutkuyla oluyor.


Görselinin de güçlü olması mı diyelim, bir şey de olmak zorunda…

İstek olması lazım, çünkü sanat aşkı sonradan geliyor. Hiçbirimiz sanatsever doğmuyoruz. Bir DNA var mıdır? Bence vardır, olabilir. Biz şanslıydık diyelim, çünkü öyle bir evde büyüdük. Onun bize verdiği bir “101” kesinlikle var. Benim çocuklarım da şanslı o konularda, seninkiler de öyle olacaklar. Hiç sevmeyerek, sürükleyerek götürdüğüm müzelerde gördükleri işleri, başka sergilerde ve ortamlarda bana gösteriyorlar.

Spot’taki bütün eğitmenler daha önce çalışılmış insanlar… Dolayısıyla bilginin nasıl aktarıldığı ve karşılandığı aslında ölçülebiliyor. Bu iş hakikaten öyle bir iş. Çünkü biz okulda değiliz artık. Zaman çok önemli ve bu zamanı en iyi ne şekilde kullanırız, verilen zaman içerisinde en çok ne kadar paylaşım yapabiliriz ve ne kadar çok diyalog kurabiliriz ile alakalı.

Koleksiyona geri dönecek olursak, ayakkabıları ve halıları gösterdin… Bunların hepsi aslında benim için bir arşiv. Yani ben, benim yaşadığım bir dönemin arşivini tutuyorum. Beğenilsin ya da beğenilmesin, bu benim adıma bir deney. Bugüne kadar çok az blue chip sanatçıya para verdim, onları zaten alan satan çok insan var, orada değilim. Arkasında durduğum fikir, her daim satın aldığım sanatçının aynı zamanda destekçisi olmak.

Ben buna yakinen çok şahit oldum. Ama mesela Spot’ta Levent ve Yekta’nın da seminerleri oluyor. Şimdi her seminer, resim, sanat ve güncel sanat üstüne değil.

Hayır değil.

İlk defa üye olacak insanlar için önemli bir bilgi bu. Spot’taki seminerler tam olarak kaça ayrılıyor? Mesela Yekta’yla ne konuştunuz?

Yekta, “İlham bekledim de gelmedin” başlıklı bir seminer yaptı bizimle. Bu tamamen yazarlık üstüne bir seminerdi. Ama ilham aynı zamanda sanatçılar için de çok geçerli bir konu, dolayısıyla ortak paydaşları buluyoruz. İlla her şey sanat ve kültür deyip onun altında sıkışmak zorunda değiliz. Biz onları genele açıp, insanların içerisinde bir şeyler uyandırıp onları sanat ve kültüre teşvik etmeye çalışıyoruz. Levent Erden’le birlikte ise daha çok sosyal medya üstüne konuştuk. Kaldı ki sosyal medya bugün sanatın birebir içinde olduğu bir segment.

Kısaca Spot için güncel sanatın güncel hayatın ve günümüzdeki sosyal medya çılgınlığının nabzını tutuyor diyebilir miyiz?

Bir yerde evet.

Spot’un gelmesini istediğin nokta nedir?

Güzel bir soru, zor bir soru. Bugüne bugün 20 küsur sanatçıya destek verdik. Sergi imkanı bulamamış veya kafalarındaki fikirleri iletme imkanı bulamamış kişilere böyle bir şans verdikten sonra, onların CV’sini oluşturmak, o insanların geleceğine bir katkıda bulunmak… Bunlar benim için çok önemli oldu. İnşallah, ümit ediyorum ileride Spot bir enstitü olur. Çok insan, sanatı, sanatseverliği, hamiliği üst düzey insanlara ya da çok zengin insanlara ait bir olgu değil de, aslında kendilerinin de sahiplenebileceği bir olgu olarak düşünür. Yani benim istediğim bu.